Sene 1865. İki Osmanlı savaş gemisi Basra Körfezi’ne giderken fırtınaya yakalanıp Brezilya sahillerine sürüklenir… Rio de Janeiro limanında demirleyen gemilerimiz, Brezilyalıların büyük ilgisini çekti. Binlerce kişi, kitaplarda ‘yamyam’ oldukları yazılan Türkleri görmek için limana akın etti. Meraklı kalabalığın içinde Müslümanlar da vardı. Kahir ekseriyeti uzun zaman önce Brezilya’ya köle olarak getirilen Afrikalıların çocukları olan bu insanlar, denizcilerimizi muhabbetle selamlayıp, “Biz sizinle kardeşiz” dediler. Frenkler gibi giyinip, İslamiyet’le bağdaşmayan bazı hal ve hareketler sergiledikleri için, denizcilerimiz buna inanmakta güçlük çektiler. Gemilerimizden birinin imamı olan Bağdatlı Abdurrahman Efendi işin aslını araştırdı. İşin aslı, bu insanların kendilerini gerçekten Müslüman olarak gördükleri, fakat atalarından devraldıkları İslamî kimliğin iyice yozlaştığı ve dinin gereği diye yaptıkları pek çok şeyin bâtıl olduğu idi. Mesela, saygı duydukları kişilerin önünde rükuya varıyor, sonra yüzlerini yere sürüyor ve izin verilmedikçe başlarını yerden kaldırmıyorlardı. Tamamen yanlış kıldıkları namaz sırasında tükürüklerini yutmuyor, hazır bulundurdukları kâselere tükürüyorlardı.