Filistin Ulusal Konseyi’nin 15 Kasım 1988’de kuruluşunu ilan ettiği Filistin Devleti, aralarında Avrupa devletlerinin de bulunduğu 130 küsur devlet -yeryüzündeki devletlerin yüzde 70’inden fazlası- tarafından resmen tanınıyor ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda “üye olmayan gözlemci devlet” sıfatıyla temsil ediliyor. Yani Birleşmiş Milletler Teşkilatı da bağımsız bir devlet olarak tanıyor Filistin’i. *** Filistin Devleti’nin kuruluşu şu cümleyle ilan edildi: “Filistin Arap halkını temsil eden Filistin Ulusal Konseyi, Filistin topraklarında başkenti Kudüs olan Filistin Devleti’nin kuruluşunu Allah’ın adıyla ilan eder. ” Filistin Devleti’ni tanıyanlar, Kudüs’ü -en azından Doğu Kudüs’ü- bu devletin başkenti olarak da tanıyor olmalı ki, içlerinden bir tanesi bile ‘Tanıyorum ama Kudüs hariç’ demedi. Bilakis, Filistin’i devlet olarak tanımaya ilişkin açıklamalarda genellikle “1967 Savaşı’ndan öncesi sınırlar içinde” ifadesi kullanılmak suretiyle, o savaşta Siyonist işgale uğrayan Doğu Kudüs’ün aslında Filistin’e ait olduğu vurgulanmış olur. *** Dün İstanbul’da olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde “Doğu Kudüs’ü Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan ediyoruz” denilip bütün devletlerin Filistin Devleti’ni ve bu devletin işgal altındaki başkenti olarak Doğu Kudüs’ü tanımaya çağrılması bir devrim değil. Ama üzerinde çalışılırsa bir devrimi tetikleyebilir. *** Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, Filistin’i bağımsız ve egemen bir devlet olarak üye kabul etmeye yetkili değil; bu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yetkisinde. Konu 2011’de gündeme geldiğinde, Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip daimi üyelerinden ABD ‘Ben bunu veto ederim’ demişti. Bunun üzerinde Filistinliler, ABD’nin veto etmesi halinde 377 sayılı BM Genel Kurulu kararına müracaat edeceklerini söylemişlerdi.