Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığına eşi başörtülü diye karşı çıkan ve başörtülü yüksek öğrenim hakkını Anayasa Mahkemesi’nde iptal ettiren CHP’den, kamuda başörtüsü özgürlüğünü teminat altına almaya matuf yasa teklifi sunan CHP’ye…
Samimidir değildir, seçim hesabı yapıyordur yapmıyordur, ne önemi var?
CHP’nin bu noktaya gelmesi, kendini bu noktaya gelmeye mecbur hissetmesi önemli ve iyi bir şey.
Türkiye’nin normalleşmesine ve normalliğini ‘kurumsallaştırmasına’ hizmet edebilecek bir şey.
AK Parti’ye rahatsızlık değil memnuniyet vermesi gereken bir şey.
Hatta, “Allah’ın inayetiyle bizim başarımız” dedirtmesi gereken bir şey.
CHP’yi bu noktaya getiren atmosferi AK Parti oluşturdu.
Kendi başarısına sahip çıkmalı AK Parti.
CHP’nin teklifini bir adım ileriye götürerek, Cumhurbaşkanı ve AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi “çözümü yasa değil anayasa düzeyinde sağlayarak” sahip çıkmalı. (Çünkü yasalar basit çoğunlukla değiştirilebilirken anayasa değişikliği için nitelikli çoğunluk şartı var.)
CHP lideri Kılıçdaroğlu, başörtüsüne özgürlük konusunu anayasa düzeyinde ele almaya karşı olmadıklarını ortaya koydu.
Fırsat bu fırsat.
Kılıçdaroğlu’nun “pas”ı derhal “gol”e çevrilerek iş bitirilmeli, ‘maç’ uzatmaya götürülmemelidir.
Erdoğan ilgili beyanında Kılçdaroğlu’na “gol” atmayı kast etmiş olabilir ama “gol”ün -tehdit potansiyelini koruyan- jakoben laikliğe atılması lazım.
Bugün başörtüsüyle ilgili bir sorun yoksa da bu sorunsuzluk AK Parti iktidarının tatbikatından, ilgili yönetmeliklerde yaptığı değişikliklerden kaynaklanıyor, dolayısıyla başörtüsü yasağının hortlaması başka bir iktidarın iki dudağının arasına bakar.