Geçen senenin Aralık ayında, ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü bir bütün olarak İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ve Telaviv’deki büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıyacaklarını açıklaması üzerine İstanbul’da olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler’i İsrail’e karşı harekete geçirmek için gerekirse “377” formülüne müracaat edeceğini duyurmuştu. O günlerde bu köşede “377”yi izah etmiştik, tekrar edelim: BM Genel Kurulu’nun 377 sayılı “Barış İçin Birleşme” (Uniting For Peace) kararı, BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip beş daimi üyesini ‘baypas’ ederek İsrail’e müdahalede bulunmayı mümkün kılıyor; askerî müdahale dahil. Üye ülkelerin üçte ikisinin istemesi yeterli. Bu şekilde alınacak olan bir müdahale kararı veto edilemez. *** Kore Krizi esnasında (3 Kasım 1950), Sovyetler Birliği’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki vetosuna takılmamak için ABD’nin inisiyatifiyle BM Genel Kurulu’ndan geçirilen 377 sayılı kararın A bendine göre: “Güvenlik Konseyi, daimi üyeleri arasında oybirliği olmadığından dolayı, barışın tehdit edilmesi, barışın ihlali veya saldırı fiilinin mevcut göründüğü herhangi bir durumda, milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek hususundaki asli sorumluluğunu yerine getiremezse, Genel Kurul milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek veya eski haline iade etmek için, barışın ihlali veya saldırı fiilinin mevcudiyeti durumunda, gerekirse, silahlı kuvvetlerin kullanılması da dahil, üye devletlere kolektif tedbirlerin alınması için uygun tavsiyeleri yapmak amacıyla derhal konuyu ele alacağını kararlaştırır. Eğer toplantı halinde değilse, Genel Kurulda konu ile ilgili talebin yapılmasından itibaren 24 saat içinde olağanüstü toplantı yapabilir. Böyle bir olağanüstü toplantı Güvenlik Konseyi tarafından, herhangi 7 (şimdi 9 – H. A. ) üyenin oyu ile, veya BM üyelerinin çoğunluğu tarafından talep edilirse yapılacaktır. ” Kararın B bendinde, bir Barış Gözlem Komisyonu’nun kurulması ve Güvenlik Konseyi’nin bu hususta üzerine düşeni yapmaması hâlinde Genel Kurul’un o komisyonu -oy kullanan ülkelerin üçte ikisinin tasdikiyle- çalıştırması öngörülüyor.