Kuşatma ve bombardıman altındaki Saraybosna, 1994. İHH temsilcisiyim. Bu şartlar altında şehre yardım sokmanın ve dağıtmanın zorluğuyla boğuşurken hiç hesapta olmayan bambaşka bir mesele geliyor önüme: Sırp faşistlerinin soykırımdan geçirmeye çalıştığı Boşnakların yardımına koşmuş olan ve şimdi memlekete dönmek isteyen birçok Türk’ün pasaport meselesi. Süresi geçmiş pasaportlarının. Elçiliğe müracaat etmek lazım ama adamlar mücahit ve o günlerde “irtica”yla kıyasıya mücadele eden devletin kapısını çaldıklarında kötü muamele göreceklerini, işlerinin halledilmeyeceğini, en iyi ihtimalle yokuşa sürüleceğini düşünüyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin Saraybosna’da elçiliği de yok zaten. Vardı ama savaş nedeniyle Hırvatistan’ın başkenti Zagreb’e taşındı.
Büyükelçinin ismi Şükrü Tufan’mış. Zagreb’de oturmayı içine sindiremediği için -BM Koruma Gücü’nün uçaklarıyla- sık sık Saraybosna’ya gelir, başta Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç olmak üzere Bosnalı yetkililerle teşrik-i mesaide bulunurmuş. Aliya’ya “kapısını çalmadan odasına girebilecek kadar yakın” olduğu söyleniyor. Hakkında duyduklarımdan ötürü kendisine uzaktan sempati besliyorum ama ben de “mürteci” ve üstelik hükümetin...