Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda kaybolduğu gün, bir kısmı resmî yetkili olan 15 Suudi Arabistan vatandaşı iki ayrı uçakla İstanbul’a gelip, Kaşıkçı kaybolduktan sonra -aynı gün içinde- Türkiye’den ayrılmış.
Türk vatandaşı bir hanımla evlenmek için gerekli resmî işlemleri yaptırmak isteyen Kaşıkçı’nın o gün konsolosluğa geleceği önceden biliniyordu; kendisine günler önce verilmiş bir randevu söz konusuydu; Suudi Arabistan yönetimi, Kaçıkçı’ya bir fenalık yapmayı planlamış ve o fenalığı icra etmek üzere o gün İstanbul’a bir ekip göndermiş olabilir. Belki de ortada böyle bir plan yoktu; konsolosluktaki bir görevlinin -mesela istihbarat sorumlusunun- elinden bir ‘kaza’ çıktı belki de…
Öyle veya böyle; 2 Ekim Salı günü saat 13.00 sularında konsolosluk binasına gireli beri kendisinden haber alınamadığına göre, o binada Kaşıkçı’ya bir fenalık yapıldığı kesin. Kaşıkçı’nın o binaya girerken buna ihtimal verdiği de kesin; zira, dışarıda beklemesini istediği nişanlısına “Bir şey olursa hemen Yasin Aktay ve Türk-Arap Medya Derneği’ne haber verirsin” dediğini biliyoruz.
Binanın çevresindeki mobese ve güvenlik kameralarının kayıtlarında Kaşıkçı’nın binaya girdiği görülüyor, çıktığı ise görülmüyor. ‘İşi bittikten sonra çıktı gitti’ diyen Suudlu yetkililer, bunu belgeleyen bir kamera kaydı göstermeleri istendiğinde, konsolosluk kameralarının kayıt yapmadığını söylüyorlar. (Yersen!)
Muazzam bir pişkinlik! Muazzam bir küstahlık!
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın, Bloomberg televizyonuna verdiği demeçte, “İstanbul Başkonsolosluğumuzda arama yapması için Türkiye’ye izin verebiliriz” demesi de öyle. Sanki bu saatten sonra mesele hâlâ Kaşıkçı’nın konsolosluk binasında olup olmamasından ibaretmiş gibi! Anlaşılan, içerisi görünmeyen bir arabayla -belki de bir arabanın bagajına koyup- konsolosluk binasından çıkarmışlar Kaşıkçı’yı. İnşaallah sağ olarak çıkarmışlardır ve Kaşıkçı hâlâ sağdır. Çok zayıf bir ümit… Ne yazık ki Kaşıkçı’nın öldürülmüş olması ihtimali yüksek.
İngiliz haber ajansı Reuters, evvelki gün geçtiği bir haberde, “isimlerinin açıklanmasını istemeyen Türk yetkililer”e dayanarak, Türk polisinin Kaşıkçı’nın öldürüldüğüne inandığını bildirmişti. Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı da dün yaptığı açıklamada “Yetkililer bize öldürüldüğünü ifade ettiler” dedi.
Kışlakçı’nın açıklamasından: “Hepimizin başı sağ olsun. Bütün dünyanın başı sağ olsun. Cemal Kaşıkçı sadece Arap dünyasında bilinen bir isim değil, dünyada bilinen bir isimdi. Bize iki gün önce haber ulaşmıştı. Dün teyit ettirdik. Öldürüldüğü haberi doğru. Çok vahşice öldürüldüğü yönünde bilgilere ulaştık. Öldürüldüğü kesin, fakat barbar şekilde öldürüldüğü yönündeki iddiaları tam teyit ettiremedik. Bugün yarın yetkililer bu konuda açıklama yapacak. Ellerinde ciddi deliller olduğunu biliyoruz… Bize şunu söylediler; ‘Başınız sağ olsun’ dendi. ‘Cenaze hazırlıklarını yapın’ dendi…”
***
Bir yerde okumuştum; Cemal Kaşıkçı, mevcut Suudi Arabistan yönetiminin Türkiye’ye alenen düşmanlık etmesine karşın Ankara’nın Riyad’a dostluk göstermeye devam etmesini akıllıca bir siyaset olarak görüyordu… Şimdiye kadar öyleydi belki; fakat Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan devleti tarafından Türkiye’de öldürülmesi yahut ‘kaybedilmesi’ gibi bir gelişme karşısında, bu siyasete ara vermek akıllıca olacaktır.
AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın, Cumartesi günü Yeni Şafak’ta yayımlanan “Cemal Kaşıkçı nerede?” başlıklı yazısında dediği gibi: “Düşünce derinliğiyle, siyasi duruşuyla, meselelere dertli, dirayetli ve basiretli yaklaşımıyla gerçek bir entelektüel olan Cemal Kaşıkçı’nın Türkiye’deyken başına gelenler, hiç eğip bükmeden söyleyelim, sadece ona karşı değil, Türkiye’ye karşı bir operasyondur. Türkiye’nin de olayı böyle görmesi bir zarurettir ve şu anda da bu zaruretin mucibince hareket ediliyor.” Cemal Kaşıkçı’ya Türkiye’de yapılana Ankara tarafından mümkün olan en sert şekilde tepki gösterilmezse, hem Suudi Arabistan devleti hem de başka devletler Türkiye’de bu türden yeni operasyonlara girişmek için cesaretlendirilmiş olur.
Tabii ki mesele sadece “Türkiye’de bunu nasıl yaparlar!” meselesi değil. Suudi Arabistan’da, iktidarı eleştiren -veya iktidarın nazarında muhalefet potansiyeli taşıyan- herkes zulme uğruyor (resmen gözaltına alınan yahut tutuklanan kimselerin yanı sıra Cemal Kaşıkçı gibi ‘kaybedilenler’ de var) ve bu zulmün genel olarak da telin edilmesi lazım. Bu ise daha ziyade sivil toplumumuza düşen bir görev. Turan Kışlakçı, dünkü açıklamasında, Cemal Kaşıkçı için gıyabi cenaze namazı düzenleyeceklerini açıkladı; bu vesile ile büyük bir kalabalığın toplanıp Suudi Arabistan’daki istibdat rejiminin bütün kurbanları için sesini yükseltmesi umulur.