Düşük veya yüksek; faiz, Türkiye ekonomisinde tayin edici bir rol oynuyor.
Hal böyle olunca, milletin maddî maslahatı için faizin hangi seviyesinin münasip olduğu tartışmasının ötesine geçilemiyor.
Faizin tümüyle kaldırılması (resmen yasaklanması) böyle bir vasatta gündeme gelemiyor, çünkü o takdirde ekonominin çökeceğinden, üstelik o çöküşte yasa dışı tefeciliğin alıp başını gideceğinden, faiz belasının her zamankinden daha korkunç bir boyut kazanacağından, dolayısıyla maslahata değil mefsedete hizmet edilmiş olacağından korkuluyor.
Peki, faizin tayin edici rolünü tedricen azaltmak ve nihayet faizi -hiç değilse resmî muamelelerde- tamamen kaldırmaya müsait bir ekonomiye ulaşmak mümkün değil midir?
Kesinlikle mümkündür; öyle olmasaydı Kur’an’da faiz yasaklanmaz ve Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem), Veda Hutbesi’nde, faizin kaldırıldığını ilan etmezdi.
Tabii, faizi memleket sathında kaldırmak yetmez; faizli uluslararası kredilerin ‘yaşamsal’ önemde olamayacağı bir ekonomik yapı -ve öz kaynaklarla fazisiz olarak yapılması mümkün olan işler için dışarıdan faizle kredi almama kararlılığı- da gerek.
Günüzmüz dünyasındaki uluslararası ekononik sisteme bağımlılık yine de ister istemez faize şu veya bu şekilde bulaşmayı kaçınılmaz kılsa bile, faizden sakınma azminin o kiri temizleyeceği umulur.
***
Özal döneminin en parlak siyasetçilerinden Adnan Kahveci, faizsiz ekonomiye tedricen nasıl geçilebileceğine dair bir araştırmanın orta yerindeyken vefat etti; Allah ganî ganî rahmet eylesin.
Nokta dergisi, vefatından bir müddet sonra, Kahveci’nin o araştırmayla ilgili bazı notlarını yayımlamıştı.
Hatırlayabildiğim kadarıyla, notlarda, faizsiz finans kurumlarının güçlendirilmesi ve ev sahibi olmak isteyen çalışanlarına faizsiz kredi sağlayan işverenlerin devlet tarafından çeşitli yollarla ödüllendirilmesi gibi hususlar yer alıyordu.
Daha evvel ve daha sonra Milli Görüş kurmayları bu konuda epeyce kafa yordular, faizsiz ekonomiye geçiş projeleri hazırladılar.
Hem o projeler hem de merhum Adnan Kahveci’nin yarım kalan çalışması değerlendirilmeyi bekliyor; varsa yanlışları düzeltilerek, eksikleri tamamlanarak, alabildiğine geliştirilerek.
Tümüyle yeni çalışmalar da hoş gelip sefa getirecektir.
***
Faizsiz finans kurumları deyince…
“Katılım sektörü” diye de anılan bu kurumlar halihazırda faziden ne kadar uzak?
Bu sektör, mevcut haliyle, faiz belasından kurtulmaya hizmet eder mi gerçekten?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Vakıf Katılım’ın açılışında yaptığı konuşmada (26 Şubat 2016) şöyle demişti:
“Derdimiz, bir bankanın yanına isim hilesiyle yeni bir banka daha koymak değildir. Bunu da açıkça söylüyorum. Yani banka diyelim ki yüzde 10-12 faiz uygulaması yapıyor. Eğer katılım sektörü de bütün oranlarını yüzde 10-12’ye göre uyguluyorsa, ben bir şey söyleyeyim mi, gerek yok. Buna da hile-i şeriye denir. Bu olmaz!”
Doğru söze ne denir?
Ekonomiyi faizin olmadığı bir vasata salimen taşıyabilmek için çok yoğun bir zihin jimnastiğine, ince elenip sık dokunarak hazırlanmış reformlara, ama her şeyden evvel samimiyete ihtiyaç var.