Birileri bir yerde toplanıp “Ergenekon diye bir örgüt kuruyoruz” dememişseler de, sağda solda bir sürü fitne-fesat erbabının Türkiye’yi “Atatürkçülük” namına ifsat etmek için canla başla çalıştığı ve bu çalışmaların yekûnunun Ergenekon Davası’nda ortaya koyulan felaket tablosundan çok da aşağı kalmadığı bir gerçekti.
Ben, bu saatten sonra bile, Ergenekon Davası’nı kategorik olarak tu kaka etmeye yanaşmayanlardanım.
Miting alanlarında, gazete köşelerinde, televizyon programlarında alenen askerî darbe çağrılarının yapıldığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (Dikkat buyurun: Bir cuntanın değil, kurumsal olarak TSK’nın) hükümeti alenen tehdit ettiği, ana muhalefet partisinin de bu rezilliklere hiç utanmadan çanak tuttuğu bir dönemdi…
Kendilerine “Kuva-yı Milliye” diyen manyakların kamera önünde pervasızca kan dökme yeminleri ettiğine bile şahit olduk o dönemde.
Orhan Gencebay, “Göz gözü görmüyor, bir ihtimal mi var?” diye soruyor ya bir şarkısında; aynen öyle bir atmosfer vardı ülkemizde.
Darbecilik, marjinal filan değil, düpedüz ‘ana akım siyaset’ti.
Bu hava, Ergenekon Davası sayesinde değişti.
Yine de Ergenekon Davası’nı sahiplenemiyoruz, hatta bu davada yanan yaşların hatırına kuruların da ‘aklanmasını’ içimize sindirmek zorunda kalıyoruz, çünkü FETÖ’nün bu davayı nasıl kötüye kullandığını artık iyice biliyoruz.
FETÖ’yle uzaktan yakından alakası olmayan kimseleri, alakasızlıklarını çok iyi bildikleri halde FETÖ’cü diye yaftalayarak kurunun yanında yakmaya kalkışan bazı ‘uyanıklar’, FETÖ Davası’nın da böyle bir akıbete sürüklenmesine hizmet ediyorlar.
***
Muş Alparslan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Fatma Bostan Ünsal, geçen ay, “FETÖ’ye irtibat şüphesi” gerekçesiyle açığa alınmıştı.
Evvelki gün, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işten atıldı.
Kimdir Fatma Bostan Ünsal?