Hepimiz Barış Pınarı Harekatı’na odaklanmıştık. Teröristlerin mevzileri dağıtılıyor, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Milli Ordusu ilerliyor… Zafer haberleriyle beraber şehit haberleri de geliyor Suriye’nin kuzeyinden… Akçakale’miz, Ceylanpınar’ımız, Suruç’umuz, Nusaybin’imiz vuruluyor; sivil canlarımız da gidiyor… Ortalık yangın yeri… O yangına odaklanmıştık hepimiz. Hepimiz? Değil işte. O yangından mal kaçırmaya odaklananlar da varmış. Daha doğrusu, yangından istifade ile mal kaçırmaya… Konu, İstanbul Şehir Üniversitesi’ni batırmaya yönelik hamle. Ben o günlerde bunu yazmaya utandım; yapanlar yapmaktan nasıl utanmadılar? ‘Bu hengamede kimse fark etmez’ mi dediler? Yoksa, bilakis ‘Herkes iyice anlasın gözümüzü nasıl kararttığımızı’ mı dediler? *** İstanbul Şehir Üniversitesi’nin Halkbank’a borcu var. Borcu var, ama borcunu ödeme imkânı da var. Ekonomik kriz yüzünden b ödeme takviminde kısa süreli bir aksama olduysa da vaziyet genel olarak iyi. Üniversitenin geliri giderinden fazla olduğu için, doğru dürüst bir yapılanmayla borcunu gelirinden karşılayabilir. 9 Ekim’de iki kurumun yetkilileri bir araya geldi; Şehir Üniversitesi tarafı, gelecek projeksiyonunu ve ödeme planını ortaya koydu; Halkbank tarafı bunu makul buldu; meselenin o şekilde çözülmesinde mutabık kalındı.