Bu topraklar hicret yurdudur. Hicretle yoğrulmuş bir vatan bu. Zemininden hicreti çekip alsanız Türkiye kalmaz. Boşnak’sız, Gürcü’süz, Tatar’sız, Arnavut’suz, Çerkes’siz vs, vs, vs bir Türkiye tasavvur edilemez.
Nüfusumuzun belki yarısı “sığınmacı” kökenli. Kafkasya, Kırım yahut Balkanlar’daki felaketlerden kaçıp gelenlerin çocukları. Ve Endülüs’ten, Afrika’dan, hatta Polonya’dan…
Öyleyse içimizden bazılarına ne oluyor da Kahramanmaraş’ın Sivricehüyük köyünde yahut İzmir’in Dikili İlçesi’nde “Suriyelileri istemiyoruz” diye bağırıyorlar? Kafkasyalı mazlumlara esenlik yurdu olan Anadolu, Suriyeli mazlumlara niye olmasın? Balkan muhacirlerini bağrına basan Anadolu, onları niye basmasın?
Benim atalarım da Kafkasya’dan gelmişti. Suriyeli muhacirlere bakarken bu topraklardaki köklerimi görüyorum sanki. Onlara karşı yükselen sesleri ve kalkan elleri üzerime alınıyorum. Neyse ki sürur veren haller, davranışlar ağır basıyor Suriyeli muhacirler meselesinde. Hele Kilis’in mübarek duruşu…
Kendi nüfusunu aşan sayıda Suriyeli muhaciri bağrına basan bu şehir, insaniyet ve İslamiyet destanı yazıyor. Nobel Barış Ödülü ne ki? Muhacirler sultanı Rasulullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) aramızda olsaydı, alnından öperdi Ensar Kilis’i.
Mavi Marmara gazilerinden Bahadır İslam diyor ki: “Maraş’ın ismini Kahramanmaraş, Antep’in ismini Gaziantep, Urfa’nın ismini Şanlıurfa olarak değiştiren devlet, Kilis’i de Ensarkilis yapmalıdır.”
Şahane teklif.
Barzani de ‘Kürt düşmanı’ oldu, iyi mi?