CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarının “Adalet Yürüyüşü”ne OHAL çerçevesinde engel çıkarılmasından endişe ediyordum. Endişem boşa çıkınca memnun oldum. Cumartesi günkü yazımda bu memnuniyetimi ifade etmeye çalışırken kullandığım bazı ifadeler, böyle bir yürüyüşe aslında müsaade edilmemesi gerektiğini ve hükümetin muhalefete lütufta bulunduğunu düşündüğüm şeklinde anlaşılmış. Hayır, öyle düşünmüyorum. Barışçıl protesto hakkına iyi ki saygı gösterildi, gösterilmeseydi kötü olurdu diye düşünüyorum. *** Gelelim bugünkü mevzumuza… Devletin gizli kalması gereken bilgilerini ifşa / casusluk suçundan 25 sene hapse mahkûm edilip tutuklanan -ve dosyası Yargıtay’a gönderilen, dolayısıyla hakkındaki karar henüz kesinleşmemiş olan- CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu’nun serbest bırakılmasını talep etmek suç mudur? Bu talepte bulunan Kılıçdaroğlu, mahkemelerin bağımsızlığı ile ilgili “Anayasa” maddesini yahut diğer kanuni düzenlemeleri ihlal suçlamasıyla savcılığa çağrılabilir mi? Öyleyse şayet, devam emekte olan herhangi bir davada alınan şu veya bu karara isyan edip o kararın değiştirilmesi için sosyal medyada kampanya başlatan kimselerin ve o kampanyalara katılan binlerce sosyal medya kullanıcısının da savcılıklara çağrılması gerekir. Her cenahtan gazeteler, sivil toplum kuruluşları da işliyor “mahkemelere baskı suçu”nu. Kılıçdaroğlu’ndan başka -yine her cenahtan- siyasetçiler de… *** “Anayasa”nın 138’inci maddesi şöyle: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler. / Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. / Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.