Sene 1979. Almanya’dayız. Hollanda’da yaşayan Suat dayım Türkiye’den çocuklarını getirmiş. Bize misafir geldiler. Dayı oğlu Cafer Abi ile öyle tanıştık. 15 yaşındaydı; benden dört yaş büyük. Akran olmasak da arkadaş olduk. Oturup dertleştik. Benim derdim neydi hatırlamıyorum şimdi; Cafer Abi’nin derdi Türkiye’den, bilhassa Kayseri’den, daha da bilhassa Yıldırım Beyazıt semtinden, oradaki Ülküdaşlarından (Cafer Abı hızlı Ülkücü o zamanlar) ayrı düşmüş olmaktı. Bir de Suna’sından.