Eskiden, HDP’nin konumundaki partilerin (HEP, DEP, DEHAP; HADEP) PKK’ya terörist dememelerini anlayışla karşılar, buna yanaşmadıkları için onları kınayanları ayıplardım.
“PKK’ya terörist dedikleri anda, PKK sempatizanlarından oluşan tabanlarını ve dolayısıyla PKK terörünün meşru siyasete evrilmesini sağlama yolunda sahip olmaları gereken temsil kabiliyetini kaybederler” diye düşünürdüm çünkü.
Mezkûr partilerde gerillalık taslayan “şahinler” de vardı, ama Ahmet Türk gibi “güvercinler”in onlara galebe çalacağını umuyordum.
Öyle olmadı, olamadı, çünkü “güvercinler” de son tahlilde PKK’nın kuşlarıydı ve Kandil’deki terör lortlarının karşısında onların da boyunları kıldan inceydi.
Ara sıra çıkardıkları sevimli sesler, sadra şifa mertebesine yükselemezdi ve yükselmedi.
PKK, geçen sene, “baraj inşaatları” gibi saçma sapan bahanelerle (aslında küresel sistem lortlarının Türkiye-Suriye-Irak havzası için kestiği racon gereği) ateşkese son verip her zamankinden daha şiddetli bir terör furyası başlattığında da kulağımıza hoş gelen sözler söylediler, ama bulundukları konumlarda, meselâ belediye başkanlıklarında, PKK’nın emir-komuta zinciri içinde hareket etmeye devam ettiler.
***
Bu saatten sonra, o partilerin PKK’yı meşruiyet zeminine çekmeye yarayacağına inanmaya devam etmek, “kullanışlı aptal” olmayı kanıksamak anlamına gelir.
Artık şöyle düşünüyorum:
HDP ve benzerlerinin varoluş sebebi, PKK’yı meşruiyet zeminine çekmek değil, PKK’nın gayrimeşru zeminini güçlendirmektir.