Son anda iptal edilmezse, Irak Kürdistan Bölge Yönetimi’nde (IKBY) bağımsızlık referandumu bugün yapılacak. Allah’tan hayırlısını dileyelim. Geçen yazılarımda, Türkiye’nin bu referanduma ‘prensip olarak’ karşı çıkmasını, Kuzey Irak’ta bağımsız Kürdistan’ın kurulmasını külliyen reddetmesini yanlış bulduğumu ifade ettim ve bunun sebeplerini izah etmeye çalıştım. Referandum kararını benimsemeyen hükümetimizin, IKBY ve dolayısıyla potansiyel bağımsız Kürdistan ile iyi münasebetlerini bozmayacak söylem ve tavırları tercih etmesi gerektiğini savundum. İlgili yazılarımdaki temel ‘sorunsal’, IKBY’de bağımsızlık referandumunun yapılması veya yapılmaması değil, IKBY’nin bağımsız Kürdistan’a dönüşmesi veya dönüşmemesi de değil, Türkiye’nin IKBY ve genel olarak Kürtler nezdinde muteber olması veya olmaması, muteber kalması veya kalmaması idi. Bugünkü şartların hükümetimiz için daha ‘ileri’ bir pozisyona elvermediğini gördüğümden, durumu ‘idare etmeyi’ önerdim. Şöyle: “Referandumun yapılacağı varsa yapılır, Ankara bunu yaptıranlardan olmak istemiyorsa olmasın; engelleneceği varsa da engellenir, Ankara bunu engelleyenlerden de olmasın. Ret cephesinin önde gidenleri arasında yer almasın Ankara. Endişelerini kırıp dökmeden paylaşsın. Referandum yapılsa da yapılmasa da Erbil’le yüz yüze bakmaya yüzü olsun… Orada bağımsız Kürdistan’ın kurulacağı varsa kurulur, Ankara o devleti kurduranlardan olmak istemiyorsa olmasın; kurulmayacaksa da kurulmaz, Ankara o devleti kurdurmayanlardan da olmasın.