Tekrar: Batı âlemine ait olmayan Türkiye’nin Rusya merkezli bir “Avrasya”ya yuva nazarıyla bakması da olacak şey değil. Kendini yeniden inşa eden Türkiye, ait olduğu dünyayı da -Suriye ve Irak’tan başlayarak- yeniden inşa etmek zorunda.
İttihad-ı İslam zemini oluşuncaya yahut olgunlaşıncaya kadar NATO ve Avrupa Birliği angajmanlarını sürdürmekte fayda var; bu angajmanları dengelemek için Rusya ile işbirliğini mümkün mertebe geliştirmek ve Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na girmek de Türkiye’ye fayda sağlayacaktır; fakat bunların son tahlilde palyatif tedbirler olduğu, kalıcı emniyet ve selametin -refahın da- ancak İttihad-ı İslam ile temin edilebileceği daima göz önünde bulundurularak, o istikamette süratle yol alınmalıdır.
Süratle; çünkü Batı-Rusya çelişkisine uzun müddet bel bağlayamayız.
***
Bugün Türkiye’nin en çok aciliyet kesbeden milli hedeflerinden bir tanesi, Suriye’deki müttefiklerini zafere taşımak olmalıdır.
Suriye meselesinde Batı’nın karın ağrılarına iltifat edemeyeceğimiz gibi Rusya’nın endişelerine göre de hareket edemeyiz.
Türkiye ile Rusya, uçak krizinden evvel, Suriye meselesindeki derin fikir ve amel ayrılığına rağmen, o ayrılığı paranteze alarak, iyi münasebetlerini korumayı ve geliştirmeyi bilmişti.
Krizin aşılmasıyla beraber başlayan yeni dönemde de iki devletin bunu başaracağını öngörebiliriz.
Suriye’de birbirinin ayağına ‘doğrudan’ basmayı önlemeye matuf bir koordinasyon mekanizması kurulursa kurulur, Bağdadi Grubu’na karşı beraber hareket edilirse edilir, ama gerisi parantezde kalmaya mahkûmdur.