CHP Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz bir televizyon programında “Ezan Türkçe okunsun, ben anlayayım” dedi ve aynı gerekçeyle Kur’an’ın da Türkçe okunmasını istedi. Ezan-ı Muhammedi’nin dünyanın her yerinde aynı dilde -aslî dili olan Arapça- okunması Ümmet-i Muhammed’in birliği ilkesini temsil eder, ulusal sınırları aşan bir aidiyet şuurunu ifade eder. ‘Bizde ezan Türkçe okunsun’ diyenler, bu şuurla derdi olanlardır; gerisi hikâye. “Ben ‘Selamun aleyküm’ü anlamıyorum, Türkçe olsun”, “Ben ‘İnşaallah’ı anlamıyorum, Türkçe olsun”a kadar gider bu dert! *** Ezanı anlamak istiyormuş… Buyursun, hemen anlatalım: Mealen “Allah en büyüktür; Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik ederim; yine şahitlik ederim ki Muhammed, Allah’ın elçisidir; haydi namaza; haydi kurtuluşa; Allah en büyüktür; Allah’tan başka ilah yoktur” deniyor ezanda. Hepsi bu. Müslümanlığın temel şartı olan -ve anlamını herhalde her Müslüman’ın bildiği- Kelime-i Şehadet’e ilaveten sadece “Allahu ekber” -ki bunun “Allah büyüktür” anlamına geldiğini şimdiye kadar gayrimüslimler de öğrendi- ve “Hayye ale’s-salah” ile “Hayye ale’l-felah” var. “Hayye ale’s-salah” yani “Haydi namaza”, “Hayye ale’l-felah” yani “Haydi kurtuluşa”. Sabah ezanlarında bir de “Esselatu hayrun min’en-nevm” denir, yani “Namaz uykudan hayırlıdır”. Anlaşıldı, değil mi? Bitti gitti işte. Buncağızı anlamak için günde beş vakit “Türkçe ezan” dinlemeye ihtiyaç duyacak derecede korkunç bir hafıza probleminden muzdarip olanlar varsa, onlara da müjdeler olsun: Ezan esasen namaz vaktinin geldiğini duyurmak içindir; anlamınıza gerek yok, ezanı duyduğunuzda namaza hazırlanın yeter.