Lübnan Arap İslam Konseyi Genel Sekreteri Muhammed Ali el-Hüseyni diyor ki:
“İran rejimi, Arap ülkelerindeki Şiileri, bu ülkelerin güvenliğini sarsmak için kullanıyor. Onlara, ‘Size ülkenizde zulmediliyor, birinci sınıf vatandaş değilsiniz ve sizin için asıl merci Velayet-i Fakih’tir’ deniliyor. Bu, doğru değil. Çünkü biz Şii Araplar olarak kendi vatanımıza bağlıyız, Velayet-i Fakih’e hiçbir bağlılığımız yok... Güvenlik ve istikrara kavuşmak için, sahtekar İran rejiminin peşinden giden herkesi bu yoldan geri döndürmek istiyoruz.”
Nedir Velayet-i Fakih?
İran’ın resmî ideolojisine göre, kabaca, Mehdi’nin yetkilerinin müçtehit derecesindeki fakihler tarafından geçici olarak kullanılmasıdır.
***
Malum; İmâmî Şiiler siyasi otoriteyi Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) soyundan gelen imamların tekelinde kabul eder, Hazret-i Ali (radıyallahu anh) ile başlayan imamlar zincirinin 12’nci halkasının kayıp olduğuna inanır, kayıp imamın (Mehdi) bir gün ortaya çıkıp duruma el koymasını ve şeriatı ihya etmesini beklerler.
Prensipte böyledir.
Ne var ki, İslami bir hükümet kurmak için Mehdi’yi beklemek gerektiği fikrine karşı çıkan Humeyni, 1970’li yılların başı itibarı ile Velayet-i Fakih tezini işleyerek, ‘şimdi ve burada’ da İslami bir hükümetin kurulabileceği, bunun itikada mugayir olmadığı anlayışını yaydı.
Neticede, önce Humeyni, sonra Hamaney, Mehdi aleyhisselamın vekili (!) olarak baş tacı edildi.