Frankfurt’ta boydan boya Türkçe tabelalı Türk dükkânlarının yer aldığı Münchner Strasse’de yürürken ne hissediyorsa yabancı düşmanı bir Alman, İstanbul’da Arapların damga vurduğu bir caddede yürürken aynısını hisseden Türkler. . . Eyvah! Makul kılıklı “çünkü”ler çok, ama biraz kazıyınca altından ırkçılık veya bencillik veya hoşgörüsüzlük çıktığı için hiçbiri umurumda değil. Muhacirlere, göçmenlere baktığında sadece problem görenlerin bakışlarında insaniyetten bir nasipsizlik görüyorum ve bu beni hasta ediyor. Çember daralıyor, yakın çevremde bile homurtular yükseliyor “Şu Suriyeliler” hakkında; kapana kısıldığımı hissediyorum, bunalıyorum, kalbim ağrıyor; can havliyle Atmaca ailesine koşuyorum. İlhami ve Canan Atmaca, Yedikule’de oturuyor. Samatya’da bir sanat atölyeleri var. Yedikule-Samatya, muhacirlerin ve göçmenlerin yoğun olduğu bir muhit. Bir gün beni oralarda gezdirirken öyle ballandıra ballandıra anlatmışlardı ki muhacir ve göçmen komşularını, tadı damağımda kalmıştı.