Geçen haftaki yazımda Türkiye’deki pek çok muhalif kesimin tarihdışı bir iktidar tasarımına yaslandığına değinmeye çalışmıştım. Bu durumun da muhalefetin siyasal ve tarihsel okumalarını sığlaştırdığı ve fena halde indirgemeci bir tutum olduğu kanısındayım. Bu indirgemecilik artık bir tür kolaycılığa da dönüşmüş durumda. Olup biteni ak-kara, iyi-kötü kolaycılığı içinde yorumlamak düşünsel bir konfor değil, düşünsel bir sefalettir oysa. Düşman ama aslında düşlemsel nitelikte özne ve kitleler varsayıp bunun karşısında sürekli kendi haklılığını kurgulama tutumu hangi siyasal sorunumuza bir çözüm oluşturabilir ki? Sosyopolitik gerçekliği okumakta en yalın bilimsel tutumu bile bir yana bırakıp tekil bir durumu anında bir genelleştirmenin konusu yapmakta hiçbir çekince duymuyor pek çok kesim. *** Her dönem böyle durumlara rastladık. Gelgelelim, bu kadar abartılı bir noktaya vardığına ilk kez tanıklık ediyorum. Tekil ve belki bir o kadar da tikel olaylar bir tartışma başlığına dönüşebiliyor. Hem de bütün akıldışılığıyla, bir cepheleşme mantığıyla. Ortada gerçekten böyle bir toplumsal ya da siyasal sorun mu var, yoksa tekile dayanan, dolayısıyla pek eğreti tartışma başlığının kendisi bir gerçeklik duygusu inşa etsin mi isteniyor? Çoğu zaman ikincisi bence.