Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeler, ülkelerin deniz gücünün ne kadar kritik önem taşıdığını bir kez daha gözler önüne serdi. Türkiye, uzun yıllar çeşitli nedenlerle gemilerini geliştirmeyi ihmal etmiş, ihtiyaçlarını, ABD başta olmak üzere çeşitli NATO ülkelerinin eski sistemlerini temin ederek karşılama yoluna gitmişti. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kurulan kumpaslar Deniz Kuvvetleri’ne büyük zarar verdi. Komuta kademesindeki birçok insan FETÖ terör örgütü tarafından hedef alınmıştı.
Yaşanan ağır travmalara rağmen son dönemde Deniz Kuvvetleri hızlı bir toparlanma dönemine girdi. Günümüzde Türk Deniz Kuvvetleri NATO’nun en önemli unsurları arasında yer alıyor. Diğer taraftan Akdeniz dahil geniş bir coğrafyada caydırıcı gücün devamlılığı için mevcut sistemlerin yeni teknolojilerle desteklenmesi gerekiyor. Bu alanda ciddi ilerlemeler var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan milli kaynaklarla üretimi öncelikli hedef olarak açıklamıştı. Cumhurbaşkanı son konuşmasında da uçak gemisi yapımının bir hayal olmadığını vurguladı. Erdoğan sadece hedef koymakla da kalmıyor, projelerin yakından takipçisi durumunda. Türkiye’den 7 şirketin (ASELSAN, STM, BMC, TUSAŞ, Havelsan, Roketsan, FNSS) dünyanın ilk 100 savunma sanayi kuruluşu arasına girmesinde Erdoğan’ın verdiği tam desteğin rolü büyük.
Halen inşası devam eden ağır tonajlı harp gemileri, amfibi gemiler, destek unsurları ve sürat botlarının devreye alınmasıyla Deniz Kuvvetleri’nin güç portföyü de önemli oranda yükselecek. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB) koordinasyonunda farklı şirketler tarafından yürütülen şu projeler çok önemli:
Havuzlu Çıkarma Gemisi TGC Anadolu: Sedef Tersanesi’nde yapımı halen devam ediyor. 231 metre uzunluğundaki gemi, farklı tiplerde helikopter ve ağır savaş sistemleri taşıyabilecek. MİLGEM: STM şirketi Ada Sınıfı Korvetler projesinde ilk dört gemiyi yüzde 70 yerlilik oranıyla üreterek teslim etti.