Avrupa ülkelerinde 6 milyon dolayında Türk yaşıyor. Bunların en az yarısı bulundukları ülkelerin vatandaşı durumunda. 1960’larda Türkiye’den Avrupa’ya gidenler çoğunlukla hizmet sektöründe veya emek yoğun alanlarda çalışan insanlardı.
Kuşaklar ilerleyince yüksek eğitim alanların, bilgi ve becerileriyle de yaşadıkları topluma entegre olanların sayısı arttı. Ancak o gün bugündür değişmeyen bir şey var:
Avrupa’daki Türkler sayısal olarak çok fazla olmalarına rağmen yaşadıkları yerlerin kararlarında söz sahibi değiller. Oy veriyor ve ülkeyi yöneten insanları seçiyorlar ancak bu önemli kartı kendileriyle ilgili konularda kullanamıyorlar. O kadar ki 3 milyondan fazla Türk’ün bulunduğu Almanya Parlamentosu, Ermeni soykırımı ile ilgili karar tasarısını kabul etti.
Avrupa’daki insanlarımızın hepsinin aynı görüşte olması, her konuda aynı anda harekete geçmesi elbette beklenemez ancak öyle şeyler vardır ki, bir araya gelinir ve güç birliği oluşturulur. Avrupalı siyasetçiler de “Türkiye hakkında olumsuz tutum alırsak bu insanların tepkisini çekeriz” diye iki kez düşünmek durumunda kalırlar.
Maalesef bunu hiçbir zaman başaramadık. Almanya’nın başını çektiği ülkeler siyasi nedenlerle Türkiye’ye yönelik seyahat kısıtlamalarını kaldırmıyor. Avrupa’daki Türkler bizzat kendi seyahat özgürlüklerini ilgilendiren bu konuda etkin bir lobi gücü oluşturamıyor.
AB seyahat uyarısını kaldırmazsa, benim yaptığım hesaplamalara göre Türkiye 20 milyar dolara yakın bir kayba uğrayacak. Avrupa’daki Türkler bir iki cılız girişim ve kampanya dışında Türkiye’ye yönelik bu kasıtlı izolasyon ve ambargoya karşı etkili olamıyor.