Son bir haftadır dünya gündeminin en fazla konuşulan ülkesi Türkiye. Sadece ABD ve İsrail değil, Avrupa Birliği’nden Arap Birliği’ne kadar her cepheden onlarca ülke, sınır ötesi harekâtı “işgal” olarak etiketleyip durdurmak için âdeta seferber oldu.
Tehditler, yaptırımlar, hakaret ve iftira boyutuna varan açıklama ve söylemlere rağmen Türkiye sadece sahada değil, masada da çok önemli bir başarı elde etti. Sabırlı ve akıllı hamlelerle buraya gelindi. Nefes kesen bir diplomatik trafiğin ardından ABD ile 13 maddelik bir metin üzerinde mutabık kalındı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank dün bir mesaj göndermiş “İyi komutanlar sahada, iyi politikacılar masada, lider ise her ikisinde de kazanır” diyor. Çok doğru bir benzetme. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sahayı da masayı da çok iyi yönetti. Barack Obama’nın başkanlığı döneminden bu yana hiç umutsuzluğa kapılmadan Türkiye’nin tezlerini dile getirdi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın saygısızlıkta tavan yaptığı skandal mektubuna rağmen süreci koparmadan götürdü. Erdoğan’ın burada ortaya koyduğu vakur tavrı, dünya liderlerine örnek olacak düzeyde. Trump gibi son derece tutarsız ve dengesiz hareket eden bir liderin şımarık mektubu karşısında duygusal tepki vermek Türkiye’nin işlerini daha da zorlaştırabilirdi.
The Economist dergisinin son kapağında kullandığı ifade “Trump’ın Amerika’sına kim güvenebilir?”