Beyoğlu, büyüdüğüm yer. Ayrı bir sevgim ve ilgim var. Karaköy’de Bankalar Caddesi üzerindeki meşhur Voyvoda Han’ın yanındaki Bihter’s Cafe’de kahvemi içerken yarım saat içinde önümden Arapça, İtalyanca, Rusça, İspanyolca, Fransızca konuşan insanlar geçti. Pandemiye rağmen şehir hareketli. Böyle bir zenginlik dünyada çok az şehirde bulunur. Bu çeşitlilik aslında bir yönüyle şehrin her yanına yansıyor. Dinamizm ve aşırı yüksek enerji, İstanbul’da yaşamayı zorlaştırsa da şehre farklı bir kimlik katıyor. Yapı stilleri açısından da böyle bir durum söz konusu. Her gün milyonlarca İstanbullunun önünden gelip geçerken farkına varmadıkları binlerce tarihi yapı var. Bunlardan biri de en işlek noktalardan Karaköy-Galata hattında sokak arasına sıkışmış durumdaki devasa St. Pierre (Sen Piyer) Han. Bölge, tarihin farklı dönemlerinde İstanbul’un finans kurumlarının kalbi niteliğindeydi. Bankerler, bankalar, büyük ticari işletmelerin merkezleri faaliyet gösteriyordu. Günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası binası da bu caddede.