Birleşik Krallık, 2016’da yapılan referandumla Avrupa Birliği’nden çıkma kararı almıştı. “Brexit” adı verilen süreç hukuki ekonomik ve siyasi cephelerde sarsıntı yaratmaya devam ediyor. AB ile Londra arasında, boşanma sonrasında hak ve özgürlüklerin nasıl kullanılacağı, hassas konularda yetkilerin kimde bulunduğu gibi sert tartışmalar yaşanıyor. Ayrılma sırasında AB ile varılan uzlaşmayla belli meselelere çözüm üretilse de kırılgan başlıklar hâlâ sinir ucu gibi açıkta duruyor.
İngiliz siyasetçiler AB’nin kendilerine ayak bağı olduğunu, yabancıların ülkeyi istila ettiğini ve uluslararası fırsatlardan yeterince yararlanamadıklarını gerekçe göstererek halkın referandumda “evet” demesini istemişti. Aşırı milliyetçi rüzgârlar, göçmen korkusu ve daha başka bir dizi gerekçeyle İngilizlerin ağırlıkta olduğu kesimin desteğiyle Brexit gerçekleşti.
Brexit’in ardından İngiltere’de yatırım yapmış firmaların bazıları AB’ye göç etti. Bu gidişin mali faturası 1.2 trilyon dolar olarak hesaplanıyor. Londra ise bu kayıpları aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çeşitli ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları (STA) yaparak telafi etmek istiyor. İngiliz siyasetçiler, orta ve uzun vadede Brexit’in kazanımlarının daha fazla olacağı görüşünde.
TARİHİ DÜŞMANLIKLAR
İskoçlar ve Kuzey İrlandalılar yeni dönemde Birleşik Krallık içinde İngiltere’nin hâkimiyeti ve baskısının artabilecek olmasından endişe ediyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’ta Protestan ve Katolik gruplar yeniden karşı karşıya geldi. Yıllar boyunca devam eden çatışmalar ve terör örgütü IRA’nın eylemlerinde yüzlerce kişi hayatını kaybetmişti. İskoçya’da da durum hayli kırılgan. İskoçlar İngilizlerin tersine Avrupa Birliği’nde kalmak istiyordu.