Amerika Birleşik Devletleri, Demokrasi Zirvesi (Summit for Democracy 2021) adıyla bir etkinlik düzenliyor. 9-10 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan buluşmanın ev sahibi ABD Başkanı Joe Biden. Konuklarını Beyaz Saray’da ağırlayacak. Çok sayıda devlet adamının yanı sıra sivil toplum temsilcileri ve özel sektör de burada olacak. Türkiye ise buraya davetli değil. Çağrılanlar arasında Avrupa Birliği’nin tamamı, Meksika, Angola, Malawi, Nijer, Zambiya, Endonezya, Moğolistan, İsrail, Filipinler, Arnavutluk, Ermenistan, Gürcistan, Karadağ, Moldova, Irak, Pakistan, Hindistan, Brezilya gibi ülkeler var.
Türkiye’nin hukuk devleti ve demokrasi ilkelerinde mükemmel seviyede olduğu iddia edilemez elbette. Sorunların yaşandığını biliyoruz ve biz de kendi ülkemizi eleştiriyoruz. Ama davetli listesinin yarısından fazlası çok kötü performans gösteren ülkelerden oluşuyor. Irak’tan Gürcistan’a, Nijer’den Brezilya ve Moğolistan’a kadar insan haklarının en ağır şekilde ihlal edildiği, standartları Türkiye ile mukayese bile edilemeyecek bir grup ülkenin Washington DC’ye davet edilmesi trajik bir durumdur. Washington’da Biden ile yan yana gelecek devlet başkanlarının önemli kısmı öyle demokrasi havarisi falan değil. Aşırı milliyetçilik, otoriterlik gibi özelliklere sahipler. Liderlik ettikleri ülkeler çatışmalar, savaşlar ve istikrarsızlıklara yol açmakla anılıyor.
KASITLI BİR TAVIR
Türkiye, NATO şemsiyesi altında Batı’nın çıkar ve değerlerinin korunması için bugüne kadar her türlü seferberliğe katıldı. Türk askerleri; Kore’den Afganistan, Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika’ya kadar istikrarın korunması için canlarını ortaya koydu. Türkiye, bunların ötesinde Avrupa Konseyi’nin kurucu üyesi ve BM’nin insani konular ve uluslararası barış için en fazla çaba harcayan devletlerinden.
Türkiye, ayrıca ekonomik ve kültürel olarak Batı sistemine çok iyi entegre olmuş bir ülkedir. Kurumları ve modeli de Avrupa sistemiyle uyumludur. Bu kadar çok özelliği olan, stratejik ve değerli bir ülkeye bu davetin yapılmaması düşmanca değilse de kasıtlı ve kötü niyetli bir tavırdır. Amerikan yönetimi, Türkiye’yi dışlayıp en alakasız ülkeleri bile oraya çağırarak en baştan kendi projesini sulandırdı ve ciddiye alınmayacak bir etkinliğe dönüştürdü.
Halbuki bu davet gerçekleştirilseydi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha Joe Biden ile yüz yüze konuşabilir ve aradaki bazı sorunların aşılmasına katkı sağlanabilirdi. Karşılıklı eleştirileri her zaman iletmek mümkündür. Washington’ın Ankara’ya bakışındaki bu olumsuz ve aşırı önyargılı tutum nedeniyle çok önemli fırsatlar kaçırılıyor.