Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, temaslarda bulunmak üzere gittiği Suudi Arabistan’da İsrail güvenlik güçlerinin saldırılarına değinirken “Hep kınıyoruz ama ümmet bizden adım atmamızı bekliyor” gibi bir ifade kullandı. Çavuşoğlu’nun “ümmet” ifadesiyle kastettiği İslam halkları, İslam ülkelerinin vatandaşları. Fakat artık çok iyi biliyoruz ki “İslam âlemi” diye tarif edilen bir birliktelik söz konusu değil. Kültürel ve dini yakınlıktan söz etmek mümkün elbette; ancak bunun siyasi ve ekonomik bir karşılığı olmadığını en iyi anlayan ülkelerden biriyiz.
Son yüz yıldır Türkiye zor zamanlarında -birkaç istisnai durum dışında- İslam âlemi denen grubu yanında göremedi. Çok ihtiyaç duyduğumuz kalıcı yatırımları din kardeşlerimizin olduğu coğrafyadan alamıyoruz. Tam tersine, Türkiye’nin çatıştığı veya rekabet ettiği ülkelerle birlikte hareket ediyorlar. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil bir dizi ülke Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’nin yanında hizalandı. “Türk malları almayın”, “Türk dizileri izlemeyin” diyenler de orada.
Amerika Birleşik Devletleri en sert ambargolarla Türkiye’ye tarihin en ağır krizlerini yaşatırken de “ümmet” diye tarif edilen ülkelerden hiçbiri yanımızda değil. Dağlık Karabağ’da Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarında da Pakistan ve Türkiye dışında dişe dokunur destek veren ülke olmadı. Türkiye ise karşılık beklemeksizin “One Minute” sürecinden “Mavi Marmara”ya uzanan yolda hep adım atan taraf oldu.
Reel politikanın bu gerçekleri ortada dururken Filistin konusunda Arap dünyası ve İslam ülkelerinden sıra dışı bir dayanışma beklemek çok büyük iyimserlik olur. Sözünü ettiğim devletlerin tamamına yakını İsrail ile son dönemde çok önemli ikili işbirliği anlaşmaları imzaladı. Söz konusu başkentlerden orta hâlli eleştiriler dışında bir şey geleceğini düşünmüyorum.
DAVET GERİ ÇEKİLDİ
Asker göndermek gibi oldukça ciddi sonuçları olabilecek bir adımın atılması ise mevcut şartlarda hayli güç görünüyor. İsrail, böyle bir girişime sonuna kadar direnecek ve elindeki bütün kozları oynayacaktır. ABD bütünüyle İsrail’in yanında dururken ve Avrupa Birliği olabildiğince konunun dışında kalmaya çalışırken hangi uluslararası güç ve inisiyatif ile asker gönderilebilir?