Bugüne kadar Türkiye için uluslararası ilişkilerde Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa hep öncelikli oldu. Çok geniş bir coğrafyayı ihmal ettik. Türkiye son yıllarda Ortadoğu ve Afrika ülkelerini kapsayan yoğun bir çalışma içine girdi ancak dev bir bölge olan Asya ile ilgili pek az şey yapıldı.
Asya daima benim radarımda. 12 defa Japonya’yı, 6 kez Çin’i, 2 kez Hindistan’ı, 1’er kez Singapur ve Vietnam’ı ziyaret etmiş bir gazeteci olarak Asya’nın potansiyelini ve önemini her fırsatta vurgulamaya çalışıyorum. Türkiye’de Çin kültürüne ilgi duyan Çince öğrenmek isteyenlerin sayısı artıyor fakat medyada ve akademisyenler arasında Çin’e yönelik ilgi ve bilgi düzeyi hâlâ düşük. Dışişleri Bakanlığı’nın ilan ettiği “Yeniden Asya Yılı” kapsamında elle tutulur somut hangi adımların atılacağını yakından takip ediyorum. Çin, Asya’nın bir numaralı ülkesi.
Çin Halk Cumhuriyet ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 50. yılındayız. Bu vesileyle Çin Büyükelçiliği’nin dün düzenlediği etkinlikte bir konuşma yaptım. 2021 aynı zamanda Çin Komünist Partisi’nin de kuruluşunun 100. yılı.
Hasan Çapan, Korhan Kurdoğlu, İhsan Beşer, Akkan Suver, Ali Koçakoğlu, Hilal Zorba, Zhou Yan Quan katılımcılar arasındaydı. Etkinlik, Çin Büyükelçiliği Müsteşarı Cheng Weihua (Kemal) ve Çin’in Ankara Büyükelçisi Liu Shaobin’in açılış konuşmasıyla başladı. Cheng mükemmel Türkçesi ve çalışkanlığıyla ikili ilişkilere değerli katkı sağlıyor.
Türkiye ile Çin arasında 24 milyar dolarlık ticaret hacmi var. ICBC, Ali Baba ve Huawei, Türkiye ile önemli ticaret yapan kuruluşlar arasında. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Brüksel’e hareketinden önce Çin ile bir swap anlaşmasını (ikili para takası) duyurmuştu. Bu durum, Türkiye’nin finans ilişkilerinde de Pekin’in önemli bir aktör olacağını gösteriyor.