Geleceğin tarihçileri, şu içinde yaşadığımız dönemi yasal veya değil, bir yerlerden ayrılmak amacıyla yapılan referandumların sıklaşmasına bakarak “referandumlar çağı” olarak adlandıracak mı acaba? İskoçya ve Birleşik Krallık referandumlarının yankıları henüz dinmeden, Katalonya, İspanya’dan, IKBY de Irak’tan ayrılmak için referandum adımları attı. Her iki durumda da ülkelerin anayasa mahkemeleri, bölgesel yönetimlerin referandumlarının, ülke vatandaşlarının anayasal haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle yasal olmadığına karar verdi. Dünya devletlerinin ezici çoğunluğunun resmî tavırları da bu yönde tecelli etmek durumuna oldu çünkü Birleşmiş Milletler Şartı’nda “halkların kendi kaderlerini tayin etme” ilkesine bir gönderme var (Madde 1. 2) ama bu ulus-devlet hâline gelmiş halklar arasındaki eşitlik ilkesine dayalı dostane ilişkileri geliştirme bağlamında söyleniyor. Bu tartışmayı yaparken aynı BM Şartı’nın üye ülkelerin toprak bütünlüğünü garanti altına aldığını da (Madde 2. 4) dikkate almak gerekir. Bugün yapılması planlanan Katalonya referandumu aslında IKBY referandumundan daha acil sorunlar yaratabilir çünkü Katalonya yöneticileri böyle bir karar çıkması durumunda hemen bağımsızlık ilânında bulunacaklarını söylüyor. 25 Eylül’de yapılan Kuzey Irak referandumu ise bağlayıcı değil. Kürt bölgesi yöneticileri, referandumun hemen bağımsızlık ilânı anlamına gelmeyeceği yolunda açıklamalar yaptı ama bölgenin öznel koşullarından ve pamuk ipliğine bağlı dengelerinden dolayı sahada çok ciddî sonuçların oluşacağını kestirmek zor değil. Bu sonuçlardan en çok etkilenecek ülkelerden biri olan Türkiye’de yoğun tartışmaların yaşanması çok doğal.