15. Yüzyıl yazarlarından Ebü’l-Hayr-ı Rûmî, Saltuk-nâme’sinde, köle kökenli vezirlerinin ihaneti dolayısıyla Rodos şövalyelerine esir düşen Selçuklu sultanı II. Alaeddin’in sergüzeştini anlatır. Alaeddin, maiyetindeki akıllı bir şeyh sayesinde, kimliğini gizler, köle kılığına girer ve Rodoslular tarafından fidye bulması için Antalya’ya gönderilir. Antalya’da bulunan askerler sultanı hemen tanır ve beraberinde gelen Rodoslu beyi hapsederler. “Hançer ve harmaniye” türüne girmeye seza bu bol ihanetli hikâyede mutlu son bu kadar basit bir şekilde gelmiyor tabii. Kul vezirler de boş durmuyor ki… Hazineyi açıp para dağıtıyorlar ve “Ol zalim bey yine geldi. Gelin bize tâbi olun” diyorlar, adil davranacaklarını, fazladan vergileri, bidati, rüşveti kaldıracaklarını söylüyorlar. “Sipahi, kul ve raiyyet”, herkes de “Adildir bu, ol zâlimdir, gâfildir” diyerek vezirlere katılıyor ve Antalya kalesini kuşatıyorlar. Alaeddin, burç üzerinden ne söylüyorsa kâr etmiyor.