Germiyan asıllı Osmanlı şair ve yazarı Şeyhoğlu Mustafa, Yıldırım Bayezid’e sunduğu Hurşîd-nâme adlı mesnevisinde, “Rum eli” dediği Anadolu halkının Türkçe konuşmaya alıştığını ve baştanbaşa Türkçe konuştuğunu söyleyerek neden Türkçe yazdığını anlatmaya çalışmış, bunun yanı sıra Türk dili hakkındaki düşüncelerini de dile getirmişti. Neler dediğine bakmaya devam edelim: “Göbüt dildür bu dili irdedüm çok Ağaçtır yâ ho taşdur kim taşı yok Sovukdur tadı yokdur tuzu yokdur Yavandur lezzeti vü özi yokdur Belürmez aslı faslı yöni yoşı Bilinmez kankıdır nâ-hôşı hôşı” Dil, aradan geçen neredeyse altı buçuk asırlık sürede tabii ki değişmiş durumda. Yine de ilk bakışta bile Türkçenin soğuk, tatsız tuzsuz, yavan bir dil olduğunu söylediği görülüyor. “İrdemek” de kolay, Türkçeyi çok araştırdığını, incelediğini, üzerinde durduğunu söylüyor. “Göbüt” biraz daha karışık. Aslında daha sonraki kelimelerden yaklaşık bir anlam çıkarmak mümkün ama bu kelimeye biraz daha yakından bakalım. Arap harfleriyle yazılan Türkçe kelimeleri okurken karşılaşılan güçlükleri örneklendirircesine, bu kelime Hüseyin Ayan yayınında “kübüt”, “göbüt” ve “gübüt” şekillerinde okunmuş. Tabii ki daha pek çok alternatif şekilde de okunabilirdi. Ayan, sözlük kısmında “gübüt” olarak kabul etmiş ve “kaba” kelimesiyle karşılamış. Türk Dil Kurumu’nun Derleme Sözlüğü’nde sadece “göbit” ve “göbüt” formları var.