Osmanlı tarih yazıcılığında Ertuğrul Gazi ile birlikte Söğüt’e gelen yoldaşlarının Osman Bey zamanında da faal oldukları kabul edilir. Neşrî, daha önceki başka hiçbir kronikte bulunmayan bir kurguyla, Osman Gazi’nin, kendisinin Bilecik tekfuruna karşı huruç etmesini engelleyen amcası Dündar’ı okla vurarak öldürdüğünü söylüyor. En erken Osmanlı kroniklerinde Dündar Bey’in adı geçmediği hâlde Kemalpaşazâde’den başlayarak Osmanlı tarihçileri Dündar’ın tarihî bir kişi olduğunu kabul etmekle kalmamış, Osman Bey’e olan muhalefetinden dolayı da ondan olumsuz kelimelerle bahsetmiş, hatta ihanet ettiği ve bu ihanetinden dolayı idam edildiği tezini işleyenleri bile olmuştur. Meselâ, 19. Yüzyıl tarihçilerinden Hayrullah Efendi’ye göre, Dündar Bey, Bilecik tekfuru ile “nihânî akd-i ittifak” etmiş yani gizli bağlaşması varmış ve ordu içinde sürekli olarak, Osman’ı yalanlayan, askerlere korku verecek ve Osman’dan nefret ettirecek sözler söylermiş. Hayrullah, Dündar’ın, Osman Bey tarafından şahsen katledildiğini değil de, Bilecik alındıktan sonra “cümle ittifakıyla zarar-ı amdan zarar-ı has tercih” olunarak idam edildiğini söylüyor. Toplumun zararından ise kişinin zarar görmesinin daha iyi olduğunu söyleyen bu formülün, Osmanlı devletinde kardeş katlini gerekçelendirmek için sıkça kullanıldığını hemen not edelim. Hayrullah Efendi’nin Dündar’ın tekfurlarla gizlice anlaştığı görüşünü bir rivayet olarak aktaran merhum İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Dündar için, “yeğeni aleyhine faaliyeti duyulduğundan katledildi” ve “Dündar Bey, Osman Bey’in reisliğini bir türlü hazmedemeyerek münasip bir fırsat bekliyordu” gibi ifadeler kullandığına göre bu rivayeti kabul etmiş olmaktadır. Uzunçarşılı’nın, Dündar’ın tarihî ve gerçek bir kişi olduğu hususunda da herhangi bir şüphesi yoktur. Yalnız burada kroniklerin rivayetinden daha sağlam bir kaynağı vardır.