Fatih Sultan Mehmed, herhalde günümüz Türkiye’sinde en iyi “bilinen” üç sultandan biridir. Tabii ki hepsinden daha iyi “bilinen” Ertuğrul Bey var, lâkin unvanı üstünde, o, sadece bey. Diğerleri, malum, Kanuni Sultan Süleyman ve II. Abdülhamid oluyor. Aralarından hangisinin daha iyi bilindiğini saptamak ise gerçekten güç bir iş gibi görünüyor ve herhalde özel bir kamuoyu yoklama çalışması yapmayı gerektirir ama yakında dizisi gösterime girdiğinde Fatih’in bir atak yaparak diğerlerinin önüne geçmesi ihtimalinin yüksek olduğunu ileri sürebilirim. Bu da bütünüyle dayanaksız bir tahmin değil, henüz “dizisiz” bir sultan olmasına rağmen Fatih, kurgu dünyasının diğer ürünleri sayesinde daha şimdiden başa güreşiyor. Yazık. Yazık, çünkü popüler kültürün el attığı tarihî şahsiyetler belki bu ilgiye mazhar olamayan diğerlerinin asla ulaşamayacakları bir canlılık ve hatta güncellik kazanıyorlar ama bu canlılığı kazandıkları oranda da tarihî şahsiyetler olmaktan çıkıyorlar. Herhâlde yani, mesele bu değil mi zaten? İyimser meslektaşlarım, bu şekilde bir “bilinme” olgusunun faydadan tamamen ari olmayacağını, bir şekilde ilgisi uyanan çok sayıdaki kişiden hiç olmazsa bazılarının konu hakkında “ciddî” araştırmalar yapmaya yöneleceklerini düşüne dursun, açıkçası ben biraz kötümserim. Çok ileride belki… Ama bugünlerde bu “ciddî” araştırmaların herhangi bir emaresini görmüyoruz.