Bu bağlamda Tudor’un, takımın önemli ismi Mariano yokken yaptığı değişim ve tercihleri kendini sorgulatır. Mariano yok diye, hep aklında olan ve fırsatını bulunca oynatmaya çalıştığın 3’lü savunmaya dönüyorsan, Serdar Aziz, Rodrigues veya Sinan Gümüş’ü kenarda tutup, Denayer ve Linnes ile oynuyorsan, üstelik bunu Erol Bulut Hoca geldikten sonra saha yerleşimi düzelen ve savunması toparlanmış bir takıma karşı oynarken yapıyorsan sorgulanırsın.
Eğer bu sistemde, sol kenarda Martin Linnes’in iş yapmasını bekliyorsan, hata yapan ve toparlanamayan Denayer’in Maicon’u da bozduğunu göremiyorsan, oyunun hızının düştüğünü, yavaş oyunda Galatasaray’ın sıradanlaştığını ve bu hızı, kenarda bekleyen Rodrigues veya Sinan Gümüş’ün top taşımaları ile artıracağını öngöremiyorsan, Galatasaray’da bir geleceğin olamaz.
BUNLAR SENİ BİTİRİR
Yetenekli olduğu aşikar Belhanda’yı takımın organizatörü yapamamak, Feghouli’yi etkin hâle getirememek, duran toplardan herkesin gol attığı bir takım haline dönmek, geriye düştüğünde ne yapacağını bilemeyen bir takım görüntüsü vermek, şampiyonluğu neredeyse garantileyecek maçların hiçbirinde varlık gösterememek ve oyunu okuyamamak seni bitirir hoca.
Ondan sonra, bu Galatasaray’ın kaliteli oyuncuların eseri olduğu gerçeği karşına gelir ve yerine devamlı başka hocaların ismi geçer, sebebi de sen olursun.
Galatasaray’ın, savaşan ve disiplinli oynayan Yeni Malatyaspor’u yenmesi çok zordu. Sebebi; saha dışında enteresan işler yapan Tudor, saha içinde eksik oynatan Belhanda, etkisiz oynayan Feghouli, hata yapan Denayer, varlığı belirsiz Linnes ve sorumluluk almayan oyuncular. Devre arası çok şey değişir...