SÜPER Lig’e daha devre arasında veda ettiğini ilan eden, hem takım kalitesi hem de mental olarak zaten küme düşen bir takımla oynamak, Galatasaray için gerçek bir deplasman mıdır? Normalde bu soru sorulmaz ama bu sene sarı kırmızılıların dış saha performansı dikkate alınınca önemli bir soru haline geliyor.
İstatistik olarak bir deplasman galibiyeti ama Türk Telekom’da oynanan maçlardaki coşkunun gerisinde kalan ve şampiyonluk için belirleyici olacak deplasman maçları adına aldatıcı. İki farklı ligin takımının maçını seyrettik. Öyle ki, çeliği eritecek, demiri bükecek kadar etkili oynadı Galatasaray. Deplasman fobisini, deplasman hobisine çevirdi bir maçlık.
Kazancı yok mu? Var elbette. Moral, keyifli bir oyun, iyi bireysel performanslar, istatistiklere artılar, ilkler, Fernando’nun dönüşü ve en önemlisi ‘Gol krallığı’nı ilan eden Gomis. Çok erken denilebilir belki ama konu Gomis ise ve doğru topları attığınızda gol yapma ihtimali yüksek bir oyuncudan bahsediyorsak ligin gol kralı olmuştur artık.
Galatasaray daha ilk yarıda tarihi farka giderken, Gomis’i krallığa götüren bitiriciliği, Rodrigues’in sol kenarı Nagatomo ile birlikte dümdüz etmesi, Mariano’nun akıl dolu pasları ve kendi çizgisini nefis kullanmasını, Donk’un yeniden doğuşunu, Feghouli’nin asistlerini ve Fernando Muslera’nın yalnızlığını seyrettik.
HADİ GİDELİM!..
Galatasaray taraftarı için, devre arasında, “Yol uzun, hadi çıkalım maç bitti nasılsa” diyecek kadar rahat geçen bir deplasmandı. İlk yarı bittiğinde, her iki takımın teknik adamına, oyuncularına, taraftarlarına hatta hakemlere sorsanız hepsi, “İkinci yarıyı oynamaya gerek yok” derdi.
Benim için değerli olan ise, Galatasaraylı oyuncuların daha ilk yarıda bitmiş maçta rakibine karşı saygısızlık yapmadan maçı tamamlamış olmalarıydı.