Her iki takım için de kritik ama bir o kadar zor bir derbiydi. Derbilerde her zaman kaybeden sıkıntı yaşar ama Fenerbahçe’nin kaybının normal sonuçlarının olmayacağı belli. Galatasaray açısından ise, kendi sahasında ve taraftarın gücünü alarak oynadığı bir maçı kazanamaması, güven, moral, lig yarışına etkisi açısından önemliydi. Olası bir kayıpta özellikle taraftarın vereceği tepki ve gelecek haftalara yansıması kırılma noktası olacaktı.
Her iki takımın bu kadar eksik ve kötü durumda derbiye
çıkmasının sebeplerini; kötü planlama, yanlış tercihler,
sakatlıklar, cezalılar ve finansal fair play etkisi olarak
açıklayabiliriz. Galatasaray’ın sorunu sakatlık ve cezalılar iken,
Fenerbahçe’nin sorunu teknik adam yokluğuydu. Birinde sahaya
çıkacak oyuncu yoktu, diğerinde oyuncuyu sahaya çıkaracak yoktu.
Hangi eksikliğin daha fazla ya da az etkilediğinin de cevabı
verilecekti derbide. Ya da ‘derbiler eksiklerden etkilenmez, hep
başka havada ve konsantrasyonda oynanır mı’yı öğrenecektik.
Maçın ilk çeyreği tam bir Galatasaray baskısı, hakimiyetiyle tek
kale şeklinde geçti. Bu istekli başlangıç iyi olsa da etkisi
sınırlı oldu. Çünkü, bu baskıyı sonuca çevirecek adam kulübede
oturuyordu. Eren’in olmayışı, Fenerbahçe savunma göbeğinin rahat
oynamasını sağlarken, Galatasaray’ın rakip için önemli bir
tehditten yoksun oynamasına sebep oldu. İlk çeyrekteki baskıdan bir
şey çıkmaması da ceza alanı içindeki santrfor eksikliğiydi.
Hal böyle olunca, en geçerli ve etkin gole ulaşma yolu duran top
oldu ve bu seçeneği iyi değerlendirdi Galatasaray. Golün dakikası
ve Galatasaraylı oyunculara yansıması çok olumlu oldu. Özgüveni
kazanan Galatasaray’ın ikinci yarıya başlangıcı da çok iyi oldu.
Linnes’in golü galibiyetin habercisi oldu. Fenerbahçe’nin oyunu
kendi sahasında çok adamla oynama stratejisi, Galatasaray’ın maçın
büyük bölümünü rakip alanda ve rahatlık ile geçirmesini
sağladı.
FATİH HOCA GEÇ KALDI... Her şeyin iyi gittiği anda
gelen penaltı, kırılma noktası oldu. Panikleyen Galatasaray,
kontrolü Fenerbahçe’ye kaptırdı ve bera...