9 Eylül 2001’de bir uluslararası yayın kurumunun Türkçe bölümünde görevliydim; uzun seferlere çıkacakları için bütün depoları yakıt yüklü dört uçaktan ikisini, 19 teröristin New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne ait iki gökdelene çarptırmasını canlı yayında izledik. Meslektaşlarımla o sırada kendi yayınımızı yapıyorduk, ama bütün televizyon kanallarında seyrettiğimiz olayı yayında aktarmamıza izin verilmemişti. Sebep basitti: Sadece elimizde bir kaynak var; olayı diğer kaynaklardan doğrulatmış değiliz.9 Eylül’ün esrarı, olay olurken başladı. ABD Afganistan’da Sovyet işgaline karşı oluşturduğu “Mücahidin” dediği silahlı ve eğitimli grubu başıboş bıraktığı günden beri, bu grubun başına getirdikleri Usame Bin Ladin’in hızlı bir şekilde eski patronlarının aleyhine döndüğü, küresel bir örgütlenmeye gittiği biliniyordu. O kadar ki, bu örgütün bilinen bütün üyeleri, ABD’nin ya arananlar ya da ülkeye sokulması yasak kişiler listesindeydi. Örneğin, gökdelenlere çarpan uçaklardan birini ele geçiren Mısırlı Muhammed Atta tanınan, bilinen bir teröristti, ama diğer 18 kişiyle birlikte ABD’ye girip, Florida’da jet pilotu eğitimi almıştı.Amerika gibi, CIA’sıyla, FBI’ıyla, dünyaya istihbarat...