Hatırlıyor musunuz, Türkiye Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyor. Hala istiyor; 31 Temmuz 1959’dan beri istiyor. O zaman birliğin adı “Avrupa Ekonomik Topluluğu” idi. “AET” kısaltması hala gözümüzün önünde. Birlik, zamanla tek boyutlu bir “ekonomik” topluluk olmaktan çıkıp parlamentosu, bakanlar kurulu, yüksek mahkemesi, sayıştayı, merkez bankası olan bir Avrupa Birleşik Devletleri olmaya evrildi ancak bu yeni felsefe, örneğin İngilizleri birlikten çıkmaya sevk etti.AB’nin yeni merkezi hükumeti Brüksel’deki Avrupa Komisyonu, 2016’da Türkiye’nin tam üyelik koşullarını yeniledi. Bu yeni belge, sadece Türkiye’nin birlik üyesi olması için gerekli, yasalardaki AB hukukuna uyumu sağlama hedefini tekrarlamıyor ama Türkiye’nin “AB’nin üye olarak kabul edeceği bir siyasal yapıya sahip olması” gerektiğini ifade ediyordu. O tarihte, bu ifadenin AET’nin ilk 7 üyesinden sonra, Türkiye beklemede iken aldığı 20 yeni üye ülke gibi demokratik bir anayasa, seçimsel bir yönetimin gelenekselleşmiş olması gibi şekil şartlarının yerine getirilmesi gibi anlaşılıyordu. Uzun bir devlet geleneği olan Türkiye, komünist diktadan kurtulduktan sonra bütün yasalarını-yönetmeliklerini bir ayda yeniden...