4 Temmuz, ABD’de siyah-beyaz-sarı-kahverengi olmadan, herkesin kendisini Amerikan toplumunun eşit bir üyesiymiş gibi hissettiği gündü. Uzun yıllar böyleydi. Havai fişeklere harcanan para bana hep israf gibi görünmüştü ama Prof. Heath Lowry, “Bu günün önemi düşünülürse, buna israf denmez, canım!” diye savunmuştu kutlamalardaki abartıyı. Haklıydı. 4 Temmuz, gerçek anlamda bir devrim, bir halkın kendi iradesiyle bir siyasal birlik oluşturmasının ilk örneğiydi.5 Temmuz gazeteleri, bu kutlamaların sevincini yansıtırdı. Boston’da kentin en büyük parkında Çaykovski’nin 1812 uvertürü, gerçek top atışıyla icra edilir; Boston Globe topların alevli fotoğraflarını, New York Times ikiz ticaret kulelerinin arasındaki, Washington Post ise Kongre binasının üzerinde rengârenk havai fişek fotoğraflarını yayımlardı. İki gün önceki bütün Amerikan gazetelerinde Şikago’dan bir fotoğraf vardı: 4 Temmuz kutlamalarında en az 6 kişinin öldürüldüğü silahlı saldırının olay yerine gelen polis ekibinin korku ve dehşet içindeki fotoğrafları. Bir polis memuru, iki eliyle yüzünü kapatmış, yere yığılıyordu.İlkokuldan liseye, alışveriş merkezlerinden kiliselere, sinagoglara, camilere her yerde “silahlı saldırı”...