Trump’ın siyasetinde (kendine göre) bir rasyonel bulunduğu yolundaki açıklamalar artıyor ve bu satırların yazarı da Trump’ın “iyi polis-kötü polis” oyunuyla rakibini istediği yola getirme taktiğinden söz ediyordu. Ne kadar çarpık olursa olsun, rasyonel her çaba bir akıl ürünüdür. Ancak İran siyaseti, Trump’ın akıl sınırlarını geride bıraktığını gösteriyor.
Trump’ın adaylığını açıkladığı andan itibaren seçilebilmek için tüm çabasını baba-oğul Bushlar ve Obama’nın yanlış siyasetleri tezine bina ettiğini hatırlayalım. Afganistan ve Irak savaşlarının Amerika’nın “kanını kuruttuğunu” mitinglerinde ana tema yapan Trump, bu savaşların yalan üzerine kurulu olduğunu söyledi durdu. Hatırlayın, AB ve Rusya Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirdiği iddiasını yalanlamış, BM Silah Kontrol Dairesi de art arda yaptığı teftişlerde, Irak’ın kitle imha silahlarının olmadığını açıklamıştı. ABD Başkanı ve İngiltere Başbakanı ise, Usame bin Ladin’in ve Saddam Hüseyin’in Batı dünyasına karşı bir cihat hazırlığı içinde olduğunu söyleyerek, bu iki ülkeyi, etnik, siyasal ve ekonomik uçurumlardan aşağı itmişlerdi. Bush ve Tony Blair’in dünyaya meydan okuyarak açtıkları bu savaşlar konusundaki tek kanıtları İsrail istihbaratıydı.
O zaman Dışişleri Bakan Yardımcısı olan Netanyahu, ABD televizyonlarını kapı kapı dolaşarak, Irak’ın elinde kitle imha silahlarının olduğunu söylüyordu. Bu konuşmaların kayıtları YouTube’da hâlâ duruyor. (youtu.be/ZBUZplUsuik)