Bir tarafta dışişleri ve savunma operasyonları bütçesi suyunu çeken bir hükümet var. Müsteşarlar, meslekten gelen diplomatlar, genel müdürler, bakan yardımcılarının idare ettiği bu yapı çoktandır ABD’nin Afganistan, Irak ve Suriye politikalarının gözden geçirilmesini, artık bu ülkelerdeki doğrudan veya vekâlet savaşlarına ayıracak para kalmadığını bildiriyordu.
Başkan Trump bir süreden beri bu “Amerika’ya” meylediyordu. Nisanın başında yaptığı ve hemen akabinde Savunma Bakanlığı sözcüsü tarafından adeta yalanlanan açıklamasında Trump, “Suriye’den en hızlı şekilde çekileceğiz” demişti.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) mevcut Amerikalardan bir diğeri olup, George W. Bush zamanından bu yana, 17 yıldır, adeta kemikleşmiş bir “devlet içinde devlet” yapısı kazanmış bulunuyor. Gerçi her ülkede savunma oluşumları, kontrollerinde olan yatırım bütçelerinin büyüklüğü itibarıyla bir bürokratik imparatorluktur ama Pentagon, Başkan Bush zamanında eline düştüğü NeoConlardan (veya kendilerine yakıştırdıkları adla “müdahaleci liberallerden” kurtulamadı ve başta Ortadoğu olmak üzere Britanya ve Fransa’nın dünyaya verdiği nizamı değiştirmeyi kendisine vazife edindi.