Suriye’de bir terör örgütünün bir diğer terör örgütüyle, ABD
himayesindeki savaşını kimin kazanacağı artık bellidir. DEAŞ ile
mücadelenin Irak ayağında ise, işbaşındaki Şii yönetiminin gönülsüz
Sünni Irak askerleri ile devşirme Kürt birliklerinin (ki ne kadar
reddetseler de aralarında PKK da var) Musul savaşını kazandığı
belirtiliyor.
Trump-Putin arasındaki Hamburg Zirvesinin, ne Rusların ABD
seçimlerine müdahalesi, ne Kore Yarımadasının geleceği ile değil,
sadece Suriye’de DEAŞ sonrasının tasarımıyla ilgili olduğu yazıldı.
ABD, daha önceden katılmadığı Astana Çatışmasızlık Bölgesi planına
kısmen katılmayı kabul etti, güneybatı Suriye’de yeni bir ateşkese
razı oldu.
Suriye iç savaş sonrası birkaç parçaya bölünecekse, ABD’yi
ilgilendiren tek parça güneybatı Suriye’dir. Çünkü bu bölge,
İsrail’in güvenliği ile doğrudan ilgilidir. Nitekim Esad’a yardımcı
olan İran birlikleri ve Hizbullah teröristleri de bu bölgeye
yoğunlaşmış bulunuyorlar. ABD’nin bu yörede altı havaalanı birden
yapmakta olduğu biliniyor.
Özetle, kimse kuzeydeki Rakka ve Irak’taki Musul’da, DEAŞ sonrası
ne olacağıyla ilgili fazla bir plana sahip değil. ABD’nin Rakka’da
“Suriyeli Kürtler” adı altında öne sürdüğü PKK uzantıları PYD ve
YPG’nin, Rakka düştükten sonra çıkıp gideceği ve verilen silahları
geri iade edeceği, ya bilerek ya da iyi niyetle söylenmiş
yalanlardır. Henry Jackson Derneği’nde araştırmacı olarak çalışan
Orta Doğu uzmanı Kyle W. Orton’un geçen ay New York Times’da
yazdığı gibi, ne bu silahlar ne de Rakka PYD’den geri alınabilir.
PKK, Rojava adını verdiği yörede olduğu gibi burada da tedhişe
dayanan bir yönetim kuracak ve bunu “bütün Suriye halkları adına”
yaptığını öne sürecektir. Bu arada ABD dışişleri bakanlığındaki
yönetim boşluğunu, Bush’dan miras kalmış olan NeoCon’lar doldurmaya
ve “yeni bir Kürt devleti ve yeni petrol barı hatları” teorilerini
ortaya sürmeye devam edeceklerdir.