ABD başkanı, yılların verdiği deneyimle, edinimleri ve kazanımları ile saygı uyandıran, siyasal kararlarının geçmişi ile herkese güven veren bir kişi… Olamadı.Trump böyle birisi değil çünkü. İlk görev süresinde popülist uygulamalar ile ABD’yi dünyaya yön veren bir süper güç olmaktan çıkartmıştı. Evet, bir ilkesi var: Her şeyden önce Amerika! Bu ilke ile Meksika’dan gelen ucuz iş gücüne duvar ördü; Çin’den yapılan ithalata yüzde 100 gümrük vergisi koydu. NATO’nun Avrupalı üyelerine “Ya savunma paylarınızı arttırırsınız, ya da Putin’e yem olursunuz!” dedi. Bunları alt alta koyduğunuz zaman ortaya ülkesinin, halkının çıkarını ön planda tutan bir lider imajı çıkmıyor değil. Ama bunlar, gazete manşetlerine, TV’lerin akşam haberlerine çıkan, iş dönüşü, her gün artan fiyatlarla mücadele edilmesi, maaşların enflasyonun karşısında erimesine çare bulunması beklentisiyle TV’sini açan Amerikalı orta gelir grubuna çok iyi gelen uygulamalardı. Ama öte yanda, Amerika’nın, özellikle Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, barış ve huzur ortamının mimarı olmasını bekleyen bir dünya vardı. O dünya, Trumplı dört yılda hayal kırıklığına uğradı.Ne var ki ABD başkanını, dünya kamuoyu değil, Amerikalı...