Bu soruyu ilk kez Attila İlhan sormuştu “Hangi Batı” adlı kitabını yazarak. Konusu da, sorusunun bağlamı da tamamen farklıydı. Ancak bu soru, 1972’den bu yana, siyasal yapılarda baktığımız yerde olanla, gördüğümüz veya görmek istediğimiz arasında fark olduğunu idrak etmemizi sağladı.
Analoji burada bitmiyor. Söz gelimi, biz Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Ankara’ya baktığımızda çoğu zaman devrimci, hatta Sovyetlerin etkisinde bir sol milliyetçilik gördüğümüzü zannederiz. Oysa yeni devletin ilk yıllarından itibaren siyasal oluşumu sağlayan, Attila İlhan’ın deyimiyle, Babıali’nin savaş yeteneğini yitirmiş köhne kadroları idi. Bir Avrupalı veya Asyalı, o sırada Türkiye diye anılmaya başlayan oluşuma bakıp, “Hangi Türkiye?” diye sorabilirdi. Bu sorunun cevabını vermek, o sırada çok kolay olmazdı.
Aynı şeyi bugün Amerika için söyleyebiliriz ve soracağımız “Hangi Amerika?” sorusuna çok kolay cevap bulamayız.