ABD’de uzun yıllar oturan hemen her yabancının dikkatini çeken ortak bir şey vardı: dünyanın dört bir köşesine eli kolu uzanan bu ülkenin lideri, dolayısıyla adeta tüm ülkelerin siyasetinde en önemli kişi sayılabilecek başkanı, (Kasım ayının ilk pazartesini izleyen salı günü yapılan seçimle) belirlenir ve ertesi gün ne dükkanda ne iş yerinde, ne otobüs durağında, ne parkta, ne bahçede kimse seçimden, seçilenden bahsetmez; herkes işine gücüne bakardı. Yıllar önce, Seymour Lipset’in Siyasal Partiler isimli klasik eserinin okutulduğu derste, “Yüksek seçmen katılımı ülkede problem olduğunu gösterir” tezinin yarattığı bitmek bilmeyen tartışmaları hatırlıyorum. Sınıftaki biz Avrupalı öğrencilerin, bu görüşü gayet doğru ve yerinde bulan Amerikalı arkadaşlarımızı “Amerikalı sığır çobanları!” diye aşağıladığımız da hatırımda.Bugün, şükür, bir seçimi, kazasız-belasız geride bıraktık. Evet bugün, yarın, öbür gün, hatta bu hafta, bu ay, hemen hepimiz dükkânda, iş yerinde, otobüs durağında, parkta-bahçede Erdoğan’ın zaferinden söz edeceğiz. Katılım oranının yüksekliği de, olumsuz değil, tersine hepimize olumlu görünecek.Ne yapalım? Biz böyleyiz.2020’de ABD Başkanı Biden’ın, henüz aday-adayı...