20’nci yılını dolduran Irak Savaşı’nı bir Amerikan yayın kurumu adına izlemiş olan gazeteci Lourdes Garcia-Navarro, o yıllarda yaşadıklarını anlattığı makalesini şöyle bitiriyor:“Savaşlar başladıkları gibi bitmiyor. Saldırdığınız ülkenin tecavüz ettiğiniz sınırından geri çekilmek, yaşananları silmiyor. Irak savaşının hayaleti, onu yaşayan herkesin peşinden koşuyor; bıraktığı enkaz yaşamaya devam ediyor.”Hristiyan olduğu için Müslümanların, Şii olduğu için Sünnilerin, Sünni olduğu için Şiilerin, Kürt olduğu için Arapların, Arap olduğu için Kürtlerin elinde can veren (ve hâlâ kesin sayısı bilinmeyen) Iraklıların hayaleti, hâlâ Ortadoğu’da dolaşıyor. Bu savaşı, elindeki içi su dolu şişeyi sallayarak “İşte Saddam Hüseyin’in elindeki kimyasal silahların kanıtı!” diyen, Genelkurmay Başkanı ve daha sonra Dışişleri Bakanlığı’na getirilen Colin Powell’ın Amerika’sı, “Irak’ın elinde tüm dünyayı havaya uçuracak kitle imha silahları var!” diyen Başbakan Tony Blair’in İngiltere’si çoktan bu hayaletleri kovaladılar; bugünkü dışişleri bakanlarına, başbakanlara sorsanız dosyasına bakmadan savaşın kronolojisini bile veremezler.Ama Kürt’üyle, Arap’ıyla, Şii’siyle, Sünni’siyle, Iraklısıyla...