Yunanistan’ın 25 Mart 1821’den, yani kurulduğu günden bu yana tek hırsı büyümek, genişlemek oldu. Ulusal tasavvurlarının adı bile “büyük rüya.” Kitaplarında bu rüya “kaybedilmiş toprakları edinmek” olarak açıklanıyor. 1919’da Venizelos’un Paris Konferansı’na sunduğu haritada, Arnavutluk ve Bulgaristan’ın yarısı, Ege, Marmara ve Karadeniz bölgeleriyle, Adana’ya kadar Akdeniz sahilleriyle Anadolu’nun yarısı ve tabii Ege Denizi’nin tümü Yunanistan’a ait olması gereken yerler olarak gösterilmişti.
O tarihe kadar beş kez İngiltere-Fransa tarafından Osmanlı’dan ve Balkan ülkelerinden kopartılan topraklarla genişletilen ve Paris’te haritasına vaat alan Yunanistan’ın hayali gerçekleşemedi. Avrupa’nın bu şımarık çocuğu 100 bin gencini kurban verdiği bu maceradan tamamen eli boş dönmedi. Türkiye’nin savaş sırasında İtalya’ya emanet ettiği 12 Ada’nın kendisine verilmesi için 20 yıl Avrupa’da kampanya yürüttü. İtalya’nın İkinci Dünya Savaşı sıkıntıları için İngiltere, Fransa ve ABD’nin desteğini kazanmak umuduyla adaları Yunanistan’a vermesi, Türkiye’nin de savaştan sıyrılmak için doğru yanlış birçok denge çabasına girmesi nedeniyle ne yazık ki ciddi bir itirazla karşılaşmadı.