1950 ve 60’ların emperyal açılımını Türkiye’de tarla kenarlarında tepelenen harman makinesi leşlerinden görürdük. Şimdi elbette bir iki kişiden başka hatırlayan yoktur… ABD sermayesinin küresel şahlanışıyla her ülke bir küçük Amerika olma heyecanına kapılmıştı ama gerekli altyapının yokluğu (mesela meslek liseleri, makine bölümleri bulunmayışından tamir elemanı bulunmayışı) sadece Türkiye’de değil, ABD’nin borusunun öttüğü tüm ülkelerde kitleleri gerçekleşemeyen bir kalkınma masalıyla karşı karşıya bıraktı.Bu acı deneyim, kimi ülkelerde darbelere ve sonra kurulan askeri cuntalara (örneğin Türkiye’de) kiminde de genel bir radikalleşmeye (örneğin Pakistan’da) yol açtı. Bu radikalleşme bir noktada Afganistan’daki komünist rejimin ve Sovyet işgalinin yıkılmasına yol açarak, ABD’nin küresel planları için kullanılabilir bir araç olduğunu gösterdi. ABD’li küreselciler, radikalleşme unsurlarını kendi denetimlerine alarak, bu aracı daha da kullanılır hale getirmek için İslam ülkelerinde örgütler kurdu. Ortaya “İslamcı” liderler çıkarttılar ve böylece “Radikal İslam” karşıtı kendi “Ilımlı İslam” modellerini oluşturdular.Türkiye’de, Fetullahçı Terör Örgütü’ne evrilen oluşum da bunlardan...