Yıllar, yıllar önceydi; ABD’de, Teksas’ın Austin kentinde, kurulduğu ilk yıllarda bir düşünce kuruluşunun konferansından çıkarken, kendi kendime “İyi ki NATO’ya girmişiz!” diye söylendiğimi hatırlıyorum. Bu düşünce, bu kurumun ve benzerlerinin daha sonraki yıllarda giderek kökleşen analizleri sebebiyle, hiç aklımdan çıkmadı.Analizin temeli şuydu: Sovyetler Birliği, çözülüp yok olalı 10 yıldan fazla zaman geçmiş, ABD’nin dünya egemeni olduğu tartışmasız kabul edilmişti. ABD’den habersiz, hatta onaysız dünya okyanusları ve büyük denizlerde bir donanma gemisinin hareket edemediği artık bir gerçekti. Daha eskilere gitmeye gerek yoktu: ABD, bir ülkeyi, o ülkenin başkanını, kurulu düzenini, iç ve dış siyasal dengelerini birkaç saat içinde yok edebildiğini Afganistan ve Kuveyt işgalini kırarken Irak’ta kanıtlamıştı. Bu ABD, artık ne kendine rakip olacak bir süper güce ne de bölgesel liderliğe soyunacak bir ülkeye izin vermezdi.Bu “Amerika reklamı” tarzı ifadeleri, daha sonraki çıkarsamaları açıklayabilmek için tekrar ediyorum. Konuşmacı, ki sonraları çok ünlü olacaktı, “fay hattı” dediği, süper güç veya bölgesel lider olma istidadındaki ülkeleri tek tek ele alıyor ve bunları ABD ile...