Rahmetli hocamız Fahir Armaoğlu’nun Siyasal Tarih dersleri bir tür “savaş ve diplomasi” dersi idi. Kim, kiminle anlaştı ve bunun sonucu olarak kim, kiminle düşman haline geldi? Hangi ülke, nasıl silahlandı ve bunun sonucu hangi ülke, hangi toprakları kime bıraktı? 19’uncu ve 20’nci yüzyılın kan ve gözyaşı tarihini bu iki pencereden görürdük.O tarihler soğuk savaş yıllarıydı; ortada korkunç bir “korku perdesi” vardı. Nükleer kıyamet ülkeleri, ulusları yok edecekti, hazırlıklı olmak zorunda idik. Sonra bu soğuk savaşın sıcak tehdidi bitti, uluslararası arenada koyun-kurt ile gezmeye başladı.İşlerin öyle olmadığını, yeni Milenyum’un bir barış dönemi değil, soğuk savaşın vekâlet savaşlarına evirildiği, klasik tehditlerin devam ettiği, insanlığın inanılmaz korkunç bir “sanrı” (gerçekte var olmayan şeyleri görmek, işitmek gibi dayanaksız algılama) halinde olduğumuzu idrak ettik.Birçok bilim insanı bu dönemin ilişkilerinin de Fahir Hoca’nın “askeriye artı diplomasi” perspektifinden anlaşılamayacağını, bize içinde bulunduğumuz durumu anlatan “yeni bir söz” ve işlerin yeni oluş tarzını anlamamıza yarayacak “yeni bir bakış açısı” gerektiğini yazdılar. Bu bakış açılarından en yaygın...