İtalya da sonunda “ideoloji-sonrası” akımına kapıldı. Bu akım, Trump’la başladı, Macron’la devam etti. Bizim yakından tanıdığımız, Ermenistan’ın Paşinyan’ı bu akımın ürünüdür. Siyasetlerine çok aşina olmadığımız, Slovakya’nın Meciar’ı, Venezüela’nın Chávez’i, Bolivya’nın Morales’i, Macaristan’ın Orban’ı da liberal demokrasinin vaz geçilmez ögesi olan siyasal parti olgusunu kenara iterek iktidara gelmiş kimi sağ, kimi sol popülistlerdir.Mümtaz Soysal hocamız “popülizmi” halkçılık diye değil “halk dalkavukluğu” diye aktarırdı. Hele post-politics (siyaset-sonrası), bir partiye, onun iktidara taşımak istediği inançlar bütünü olan bir ideolojiye...